DÜNYAMA RENK KATANLAR

29 Aralık 2013 Pazar

KÜSTÜM İŞTE OYNAMIYORUM...


Kendimden özür diliyorum...


Yaşadığım süre boyunca hep merhametimin arkasından yürüdüm, beklentilerimi arkada bıraktım. Kimseden bir şey beklemedim, doğrusu bu sanıyordum çünkü.


Yaşadıklarımı yaşayamadıklarımı içimde sakladım, sustum bastırdım olsun dedim insanlık bende kalsın. Ben en iyisini yaşatayım ki istemeye yüzüm olsun dedim. Verdim, hep verdim karşılığını alıp alamadığıma bakmadan, aslında güçlü olmak değildi istediğim, ama olmak zorundaydım ve bırakıldım. 







Kendimi hep erteledim. Kimsenin beni anlamadığını bildiğim halde hayatıma girenleri bana verilmiş bir görev olarak gördüm. Herkesi mutlu etmek zorundayım sandım. Benimde mutlu olmam gerektiğini unutmuşum meğer..


Görevim neyse en iyisini yapmalıydım ki vicdanım rahat etmeliydi. Birilerinin de bana karşı görevleri olduğunu hiçe saymışım oysa... Ne yazık ki; Bana verilen rolleri en iyi şekilde oynarken onların rollerini iyi oynayıp oynamadığına hiç bakmadım.






Karşımdakilerin eksiklerini tamamlamaya çalışırken, onların hatalarını görmeye vaktim kalmamış sanki. Beni üzmelerine bakmadan, karşılığında ne aldığıma ne hissettiğime aldırış etmeden hep verdim.. 


Kendimi nasılda unutmuşum.. unutturmuşlar aslında. 





Paramparça olmuş kalbime, cayır cayır yanan içime doğruları söylemeye çalışan beynime, mutsuz yüzüme hep sus dedim. Sen sus... Kendime haksızlık ettim, kimseye etmediğim kadar. Herkesi dinledim kendimi dinlemediğim kadar. Kimse benim yüzümden mutsuz olmasın diye, hiç bir şeyin sebebi ben olmayayım diye mutluluk oyunlarımı oynadım.. Yetmedi yeni oyunlar buldum. 

Ama bir gün bir bakmışım ki paramparça olmuşum. Tutunacak tek duygu bırakmamışım kendime. kendimi teselli edecek tek şey yokmuş hayatımda. Allak bullak olmuşum.. 




Kendimi aramaya çıktığımda yorgun, yılgın, bitkin bir köşede saklanıp ağlayan bir kız çocuğu olarak buldum. Ve ona elimi uzattım diyebildiğim tek şey GEÇTİ, bir daha seni kimse üzemeyecek. 


Şimdi senden özür diliyorum. Seni bu kadar hiçe saydığım için, insanların seni bu kadar üzmelerine müsade ettiğim için, seni hiç bir zaman dinlemediğim için, üzerine bu kadar sorumluluk yüklediğim için, hakkın olan bütün duyguları sana yaşatmadığım için...




Şimdi tekrar söylüyorum. İnsanlığımdan, kalbimden, duygularımdan, çocukluğumdan, sabrımdan ve  hislerimden çok özür diliyorum... 



Galiba ben almadan vermenin Allah'a mahsus olduğunu unutmuşum...





Esen kalın.






Yazı          : Sessiz Çığlıklar
Resimler: RICHARD RAMSEY






28 Eylül 2013 Cumartesi

KOCA YEMEĞİ...



Kocaların çoğu pişirilme sürecinde yanlış işlem gördüklerinden yumuşaklıklarını ve iyi niyetlerini kaybederek bozulurlar. Gerçek odur ki bazı kadınlar onları sıcak suda haşlayarak, bazıları ilgisizlikleri ile dondurarak, bazıları da basıp, ezip turşusunu kurarak ve yine kimileri de savurganca harcayarak bozulmalarına neden olurlar.

Özenilerek hazırlanan her kocanın iyi ve yumuşak olacağı söylenemez. Ancak iyi pişirilenin de, gerçekten tadına doyum olmaz.

Koca seçiminde ne lüferin alımındaki gümüş pırıltısı, ne barbunyanın altın yaldız görünümü geçerlidir. Bunun için çarşı pazar dolaşmaya da gerek yoktur. Genellikle en iyileri kapınızın önüne gelenlerdir.

Beğeninin kişisel olduğunu düşünerek koca seçimini yalnızca kendiniz yapınız; sabırla pişiremiyecekseniz almaktan vazgeçiniz.

Kocayı pişirmek için en iyisi porselen bir kap ise de, elinizde toprak çanaktan başkası yoksa, özenle kullanıldığında aynı işi görebilir. Kocalar da karides ve istakoz gibi canlı canlı pişirilir. Bazen pişerken tencerenin dışına taşıp yanabilir ya da kenarları sertleşerek kabuk tutabilirler. Onları tencerelerinde tutmak için “görev duygusu” adlı zayıf iplikten çok, “huzur” adlı sağlam sicimle sıkı sıkıya bağlamalıdır.

Önce Sevgi, sıcaklık ve neşeden oluşan sürekli bir ateş yakılır. Koca, kişiliğine uygun bir ısıya ayarlanarak ateşe oturtulur. Köpürerek taşması halinde kaygılanmamalıdır. Pek çoğu iyice pişinceye kadar sık sık köpürebilir.

Özellikle sirke ve karabiber yerine tatlıcıların öpücük adı altında sattıkları şekerden biraz konulabilir. Tadına bakarken hoşgörü, iyimserlik ve neşe benzeri baharattan, birer tutam katmanız önerilir. Ancak bunlar diğer baharat gibi azar azar ve dikkatlice kullanılmalıdır.

Yumuşaklığını kontrol ederken sertleşmesinden kaçınılmalıdır. Fazla yayılmasını ve kabın dibine oturarak işe yaramaz hale gelmesini önlemek için arada bir hafifçe karıştırılmalıdır.

Kıvama geldiğini anlamamak olanaksızdır. Böyle pişirildiği zaman, size çok uygun ve sindirilmesi kolay olacaktır.


Dikkatsizlik nedeniyle ev ateşini soğutmazsanız, bozulmadan istediğiniz süre dayanır. Bu yolda hazırlanmış koca, mutlu bir ömür boyunca tadını korur.
 



Mayri


25 Eylül 2013 Çarşamba

Yaşlanmak mı....o da ne!


Yaşlanmak mı....o da ne!


Picasso  90'ında nefis eserler veriyordu... 

Goethe 'Dr. Faustus' u 80'inden sonra kaleme aldı... 

Verdi  'Otello' yu 73 yaşında, 'Falstaff''ı 80 yaşında bitirdi... 

Sofokles 'in 'Kral Oedipus'u 80 yaşın eseridir.

Mikelanj  80'li yaşlarında hala yaratıyordu... 

İngiliz düşünürü Thomas Hobbes  90'ını geçtikten sonra bile yazdı...''

Elbet hepimiz bu isimler gibi olamayız... 

Ancak  ABD'li ünlü komedyen  George Carlin'in tavsiyelerinden yararlanabiliriz:



1. 'Zorunlu olmayan sayıları çöpe atın: yaş, kilo, boy. 

Doktorunuz düşünsün onları. Bunun için ücret alıyor sizden.

2. Sadece neşeli arkadaşlarınız olsun. 

Suratsızlar, negatifler sizi aşağı çeker.

3. Öğrenmeyi sürdürün: 

Bilgisayar, el sanatları, bahçecilik, ne olursa.

Beyniniz âtıl kalmasın. Âtıl kafa, iblisin tezgâhıdır. İblisin adı da, alzheimer'dır.

4. Küçük şeylerden zevk almaya bakın.

5. Sık sık, uzun uzun, vargücünüzle gülün. Soluksuz kalıncaya kadar gülün.

6. Gözyaşları olacaktır. Katlanın, başka yaşantılara geçin.

7. Sevdiklerinizle doldurun çevrenizi, aile, kedi, köpek, kuş, balık,
yadigârlar, müzik, bitkiler, hobiler, ne olursa. 


8. Eviniz sığınağınızdır. Tadını çıkartın.

Daha bunlara sizinde ekleyeceğiniz satırlar olabilir.... Yorumlarda görelim....



Mayri 




22 Eylül 2013 Pazar

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?


-Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.

-Bal bozulmayan tek gıdadır.

-Ördeğin sesi yankı yapmaz.

-Denizyıldızlarının beyni yoktur.

-Üzüm mikrodalga fırında patlar.

-İnsan yılda en az 1460 rüya görür.

-İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.

-Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.

-İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.


-Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.  Tabi ki resimdeki dövme....


-"Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur.

-Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.

-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.

-İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.

-Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz.

-Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var.

-Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.

-Yer çekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.


-El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar.

-Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor.

-Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz.

-Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.

-Günde 24 saat sayı saysanız, 1 trilyona ulaşmanız 31 bin 688 yıl alır.

-Dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla Monopol parası basılıyor.

-Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.

-Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.

-Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır.

-Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.

-13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13. katta oda bulunmaz.

-En uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2,72 metre boyunda ABD'li R.P. Wadlow olmuştur. 

-Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.

-Einstein 9 yaşından sonra akıcı konuşmaya başladı. Aile onda zihin geriliği olduğunu bile düşündü.


-İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner.

-İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir.

-Dünyanın en hızlı kuşu Boğazlı Kırlangıç'tır. 


 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır.

-Michel Jordan bir yılda Nike'den Nike'ın Malezya fabrikası personelinin hepsinden fazla para kazanıyor.

-ABD, Ohio'da lisans olmadan fare yakalamak yasaktır.

-Eğer aynı zamanda aksırır, hıçkırır ve gaz çıkarırsanız, patlarsınız????? ne zaman test edilmiş acaba....

-Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atışınızı hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Bu kimyasal madde çikolatada da vardır.

-Uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlayamaz. Çünkü gözyaşı aşağı düşmez.

-Birinci Dünya Savaşında Fransa ülkedeki tüm taksileri tüm taksileri devraldı ve askerler cepheye bu taksilerle taşındı.

-1994 Dünya Kupası'nda, Bulgaristan futbol takımının 11 oyuncusunun hepsinin isminin sonu "OV" ile bitiyordu. (Toplamda 15 oyuncunun adı ''ov'' ile bitiyor...Burada)

-Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.

-Kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz. Hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar.

-Kereviz yerken harcanan kalori,kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır. 

-Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir.

-Klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir. 5 dakika sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha uzatmak mümkündür.

-İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.

-Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.-Soğuk havalarda ısınmak için alkol almak son derece tehlikelidir. Yüzeysel damarlarda genişlemeye yol açan alkol bir süre kendinizi ısınmış gibi hissetmenize yol açarken, vücudun ısı kaybını kolaylaştırır. Bu da donmayı çabuklaştırır.

20 Eylül 2013 Cuma

TEK GÖSTERİMLİK FİLM...





Kaçıranlar ve yeniden izlemek  isteyenler için,




gelmedim bu dünyaya....





Zamanında kıymet bilmeyenler için,




ne tekrarım olur, ne de özetim...









Mayri










Not: Face arkadaşım Nihal Çıldır'ın paylaşımlarından










13 Eylül 2013 Cuma

BİR İNSAN İSTERSE, BİR İNSANDA BÜTÜN DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİR...




Adam,  pazar sabahı yatağından kalkıp kahvaltısını yaptıktan sonra bir haftanın yorgunluğunu atıp  dinlenmek için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yaparak evde oturacağını düşündü. Tam bunları hayal ederken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman 
gideceklerim sordu.


Baba, oğluna söz vermişti. Bu hafta sonu onu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra okuduğu gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası ilişti gözüne. Önce haritayı küçük küçük parçalara ayırdı ve oğluna, “Eğer bu haritayı düzeltebilirsen, seni sinemaya götüreceğim,’ dedi.    Haritayı öyle bir parçalamıştı ki : “Oh be kurtuldum, en ala coğrafya profesörü gelse bu haritayı akşama kadar düzeltemez.” diye düşündü. 


Aradan on dakika geçmeden oğlu babasının yanına koşarak geldi ve haritayı düzelttiğini söyledi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde hayretler içindeydi ve bunu nasıl başardığını sordu.

Çocuk şöyle yanıt verdi: 

“Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı,  insanı düzelttiğimde, dünya kendiliğinden düzelmiş oldu.”




Sevgiler



Mayri







24 Ağustos 2013 Cumartesi

GÜNAYDIN






HER GÜNÜN TATLISI 

Bir kepçe "Günaydın",
İki yemek kaşığı "İyi günler",
Birazcık "İlgi", 
Bir tutam "Anlayış", 
Normal ölçüde "Nezaket", 
Bir tatlı kaşığı "Tolerans", 

Malzemeyi iç dünyanızdan alın. Yıkamaya gerek yok tertemizdir. Gönül teknenizde tüm malzemeyi yavaşça karıştırın.Kısık ateşte "gülümseme"yle pişirmeye başlayın. Kokusu  içinize  sinince içine "duygu" şerbeti ekleyip biraz dinlendirin. Kıvamı gelince karışımı "hayat" tabağının üzerine yavaşça boşaltın. Üstünü "sevgi" marmelatı ile süsleyin. Gökkuşağının renginden bir kaç renk de serpiştirin. 

Gün boyunca afiyetle yiyin. 

Bu tatlıdan sadece kendiniz yemeyin herkese verin...


 


Sevgiler

Mayri







20 Ağustos 2013 Salı

PİLAVDAN DÖNENİN KAŞIĞI KIRILSIN....


Zaten kaşık kırılmış,

Kala  kala çatalla bıçak kalmış....




İşte o ikisi de aşağıda.





Facebook denen bir bela var güzel Ülkemizde.... 
Gençlerimizi esir almış durumda.....

Aynen beni de ....

Ben de ona bulaşanlardanım  ya resmen bağımlı oldum.

Blogmuş mulogmuş  hiç umrumda değil.
Diğer sayfama üç aydır bir nokta bile yazmamışım.

Biraz canlanmanın zamanı...



Sevgiler


Mayri






5 Temmuz 2013 Cuma

AMBULANS SİREN ÇALINCA NE DEMEK İSTİYOR?








Ambulans Siren çalınca ne demek istiyor? 




Ambulansın siren sesine duyarsız bir milletiz biz. 


O ambulansın içinde bir gün kendisinin ya da bir yakınının  da olabileceğini düşünmüyor hiç kimse...


Düşünen de ne yapacağını bilmiyor. 



Ambulans solda olur genelde. 

Sağ şerittekiler aldırış bile etmiyorlar. 

Nasılsa kendi arkalarında değil...


Oysa asıl iş, asıl can kurtarma işi sağdakilerin



 Siren sesini duyar duymaz  SAĞDAKİ ARABA DURACAK

 O durunca önünde bir boşluk oluşacak. 

 Oluşan boşluğa da, ambulansın yolunu kesen SOLDAKİ ARABA KAYACAK.



Kısaca siren sesinin anlamı şu ... 


Sağdaki dur, önündeki yolu boşalt. 

Soldaki bu boşluğa kay, benim yolumu aç!.  








Duyarlı olacak  herkese 







Peşin teşekkürlerimle...





Sevgiler








Not: Resim netten alıntıdır.



29 Haziran 2013 Cumartesi

PAMUK ŞEKERİM





Çocukken ne çok severdim pamuk şekerini.... 


Reciclagem , Jardinagem e Decoração nun facebook sayfasında yukarıdaki resmi görünce sizlerle paylaşmak istedim. 



Aşağıdaki videoda da yapılışı var. 

Bizim pamuk şekercilere duyurulur....




Hafta sonunuz Pamuk Şekeri gibi renkli olsun...

Sevgilerimle