DÜNYAMA RENK KATANLAR

12 Ocak 2010 Salı

SONSUZ BİR KARANLIĞIN İÇİNDEN DOĞDUM










Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. 
Işığı gördüm, korktum. 
Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.

Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi. ..
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.
 
 Zamanı öğrendim.
 Yarıştım onunla...
 Zamanla yarışılmayacağını,
 zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
 
 İnsanı öğrendim.
 Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
 Sonra da her insanın içinde
 iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
 
 Sevmeyi öğrendim.
 Sonra güvenmeyi...
 Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
 sevginin güvenin sağlam zemin üzerine kurulduğunu
 öğrendim.

 İnsan tenini öğrendim.
 Sonra tenin altnda bir ruh bulunduğunu. ..
 Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
 
 Evreni öğrendim.
 Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
 Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.

  
 Ekmeği öğrendim.
 Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
 Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
 önemli olduğunu öğrendim.
 Okumayı öğrendim.
 Kendime yazıyı öğrettim sonra...
 Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
    
 Gitmeyi öğrendim.
 Sonra dayanamayıp dönmeyi...
 Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
 
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
 
 Düşünmeyi öğrendim.
 Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
 Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
 olduğunu öğrendim. 

 Namusun önemini öğrendim evde...
 Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
 gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
 sürmemek olduğunu öğrendim.


Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı oldugunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da 
lezzet kattığını öğrendim.
 
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının 
hayatı tadacağını öğrendim.
 
Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
  
MEVLANA





Bu mailde arkadaşım Hayrünisa BAYHAN'dan




Sevgiler.


<:))

2 yorum:

bilge dedi ki...

ne güzel söylemiş mevlana her öğretinin her aldığımız nefesin bir nedeni vardır.ne mutlu ki o nedenleri öğretene..dostlukla

MAYRI dedi ki...

Merhaba Bilge
Hoşgeldin.
Yazının her cümlesinde
ayrı ayrı alınacak dersler var.
O cümlelerden ne kadarını
özümsersek o bize kar'dır.
sevgiyle saygıyla dostlukla...
esen kal.
<:))